30 Kasım 2010 Salı

Rakı Sofrası Adabı


Dün yani pazartesi günü Pınar'ımın doğum günüydü.Uzun süredir ilk kez yoğunluktan kendimi bile unuttum.Sabah kahvaltı sonrası çarşıdaki bi iki işi halledip okula gitmek sunum vs derken yemek yemeği unuttuğumu akşam 7 civarı hatırladım.

Doğum günü için,farklı biişi olsun istedim.Çiköfte tiryakisi
arkadaşıma çiköfteye mum dikerek bir doğum günü kutladık..Tabii onca keyfin yanında rakı olmazsa olmazdı..Hemen bi 50cl rakı aldık eren'le ve oturduk tekrar soframıza..

Fonda altın şarkılar dinlerken ufak ufak rakılarımızı yudumladık..

Ben rakıyı sevdiğimi her içişimde bir kez daha anlıyorum galiba..Yada ben parçalı bulutlu her anımda anason kokusuyla canlandırıyorum anılarımı..

Tabi rakı içmenin de adabı oluyor..Pek çoğu uygulanmasa da ben paylaşmak istiyorum..
Neden bilmem ama hep eskiye yönelik adetler hoşuma gitmiştir..

Rakıyı seven sevmeyen herkes için şerefe..işte rakı sofrası adabı:

Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli...
*Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...
*Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır...
*Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür...
*İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınırki akciğerler de nasibini alsın...
*Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz...
*Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...
*Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz...
*İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez...
*Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur...
*Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar... Rakıdan anlayanların,Antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunu anlatması gerekir...
*İcmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favori
zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak,alkolün genzinize doğru gelmesini engeller...
*Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuş olur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...
*Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoşgeldiniz vs. falan diye...
*Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır...
*Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir... *Rakı şalgam suyuyla içilmez!... (taslağa dahil değil)
*Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için...
*Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez...
*Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...
*Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...
Önce kendine gel, sonra meyhaneye
Kalender ol da gir kalenderhaneye
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye
*Rakı bardağı boş beklemez... Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır...
*Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsa bile...
*Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...
*Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunu farkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...
*Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetik hanımefendiler olsa dahi) olmaz...
*Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususi nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi, akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...
*Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir...
*Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir...
*Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerekhesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...
*Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...
*Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır,yanlıştır...
*En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niye hep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir...
*Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dost olur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir...Yarasın

29 Kasım 2010 Pazartesi

Kokulu Günlükler ve Anket Defterleri Vardı Eskiden..


Bi arkadaşın blogunu gezerken aklıma geldi.Hani orta okulda kırtasiyelerde kokulu günlükler satılırdı.
Bide kilidi olan günlükler.Anneler okumasın diye o kilit bi güzel kilitlenip yastıkların altına saklanırdı defterler.

Bir de anket defterleri vardı.Sınıftaki sevdiğin ya da ortalamada sevdiğin insanlara yazdırıp,sevmediklerine zırnık doldurtmadığımız
o komik sorulu defterler.Hatta o dönemde de en sevdiğiniz program die bir anket sorusu vardı ağırlıklı olarak "Beyaz Show" yazardı
herkes:)

O zamanlar aklıma gelir miydi istatistikçi olacağım ve o abidik kubidik soruların benim ömrümün en mööm kısmını kaplayacağını kim
bilebilirdi ki...:))

Şimdi o anketten bir tane edindim.İşte cevaplarım:)

* En sevdiğiniz kelime: İstanbul
* Nefret ettiğiniz kelime: yapcak bişey yok!
* Ne sizi heyecanlandırır: audiler
* Heyecanınızı ne öldürür: sürprizin su yüzüne çıkması yada birilerinin arıza yapması!
* En sevdiğiniz ses: müzik sesi
* Nefret ettiğiniz ses: horultu sesi
* Hangi mesleği yapmak istemezsiniz: istatistikçi olmak istemezdim mesela:)
* Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz: çok şükür sanatsal bir insanım:)
* Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz: Kendimden memnunum ama daha sakin olsam çok daha memnun olurdum
* Nerede yaşamak isterdiniz: İstanbul
* En önemli kusurunuz: Panikatakım galiba:))
* Size en fazla keyif veren kötü huyunuz: hız yapmak
* Kahramanınız kim: Evrim Eker ve abim
* En çok kullandığınız kötü kelime:Dana!yeni dönemde angus da diyorum
* Şu anki ruh haliniz: Parçalı bulutlu,balkanlardan esen soğuk rüzgarın etkisinde
* Hayat felsefenizi hangi slogan özetler: çalışmak çalışmak çalışmak
* Mutluluk rüyanız: ralliye girmek
* Sizce mutsuzluğun tanımı:keşke demek

28 Kasım 2010 Pazar

"y²fi" 2010 Büyük Finalindeydik..


Bugün Ankara'daydık.ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde "Teknolojik İş Fikri Yarışması"- YFYİ'nin final etkinliğine katıldık.Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve ODTÜ Teknokent işbirliğiyle, Elginkan Vakfı Ana Sponsorluğunda, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın ve OSTİM Yönetiminin destekleriyle gerçekleşen harika bir final sunumu ve kokteyldi.

Katılımın bence çok daha fazla olması gerektiği,biz gençlerin CEO ve önemli firmaların yetkili kişileri ile buluşmamıza çok güzel bir fırsat sağlayan bir organizasyondu.Bilinçli bir toplulukla aynı ortamda bulunmak güzeldi.Daha güzeli arkadaşların düşünceleri ve fikirleri o kadar güzeldi ki bizim çook çalışmamız gerekli dedim ben bir çok kez..

Türk Telekomun telekominikasyon alanında en iyi bulduğu fikir benim de en çok beğendiğim fikir oldu.Zelaous adını taşıyan ve c++ tabanlı yazılımda 123 satırlık bir kodu 25 satıra kadar düşüren bir yazılım paketçiği.Konuyu biraz daha açmak gerekirse programlamada satır sayısı arttıkça program şişer ve programın çalışması esnasında işlemciden yemesi o denli artar.Bu bakımdan hayli güzel bir fikir.Tabi bu fikir farklı ülkelerde geliştirilmiş bir fikir.Lakin bu fikri
geliştiren arkadaşlar,farklı firmaların destek verdiği bazı özelliklerin hepsini
ve biraz da daha fazlasının hepsini geliştirdikleri yazılım paketçiğinde toplamışlar.Aldıkları ödülü en güzel şekilde değerlendirmeleri dileğimle..

Ve asıl büyük payandayı alan Savunma Sanayi(SSM)'in alanında birinciliğe layık gördüğü ve aynı zamanda tüm dallarda da en iyi seçilen grup "KURUP" isimli gruptu.Benim çok ilgi alanım olmadığından konuyla ilgili fazla detay hatırlamamla beraber,sunumlar,özellikle sunumda sözcü olan arkadaşın kendine güveni ve yapmış oldukları hazırlıklarla sorulan tüm sorulara net ve en güzel şekilde cevap vermeleri tüm salonu dahası CEO ları da etkilemiş olmalı ki 125.000 lik bir ödüle nail oldular.Hepsini tekrar tebrik etmek gerek diye düşünüyorum..

Güzel bi gün geçirdik,en azından Eskişehir'den Ankara'ya bi tebdili mekan uygulaması yapmam bana çok iyi geldi.

Son olarak rahmetli Sabancı'nın hep dediği gibi "Çalışmak Çalışmak Çalışmak" gerekli...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Facebook Out,Livemocha In!


Dil konusunda hayli kötüyüm.İngilizce'm le kimbilir kimler hatırlıyor beni kafa göz yara yara konuşmalarım
komik cümlelerim..Fakat son dönemde yabancı dile olan ilgimin artması çok da şahane oldu..Önce staja giderek
sonra da sevgili abimin zırt diye ingilizcesi sayesinde iş bulması şevkimi pohpohladı..Hoş eskisine göre ingilizcem
gayet iyi.En azından metinleri gayet akıcı bir şekilde okuyup,filmleri ingilizce altyazılı olarak anlamaya başladım.

Haspam! bu durumda kendini ingilizce olayını çözmüş mü sayıyorsun diyenler olabilir.Haşa!:)çözmediğimin farkındalığı
ile beraber hazır şevk gelmişken bir dil daha öğreneyim istiyorum fakat geçen sene Eskişehir'deki bir dil okuluna verdiğim onca paranın ziyan olmasından sonra ne dil okuluna ödeme yapacak gücüm kaldı ne de isteğim var kursa gitmek için.Bu sebeple kendi kendime ikinci bir dili öğrenmeye tam da karar vermişken,karşıma livemocha çıkıverdi.

Henüz benim de çözmeye çalıştığım livemocha sosyal yabancı dil öğrenme ağı.Merak edenlerin de buradan ulaşabileceği livemocha hayli keyifli.Ben ispanyolca ya merak sardım..Lakin meslekle de paralel olarak Almanca yada Rusça daha işlevsel olacak benim için..

Ruslara olan kinimden ötürü Almanca'ya ağırlık vereceğim fikrimce.Ama arada da çıtır niyetine ispanyolcaya göz atsam hiç de fena olmaz hani..

Hadi bakalım hep özendiğim kendi kendine gitar çalmayı öğrendi,kendi kendine şu dili öğrendi örnek insanlar listesine girebilecek miyim?? Bakıcaz ve görücez..:)

P.S:Livemocha yetkilileri bu reklamıma karşılık bir kurs hediye etse hiç de hayır demem hani..:)

16 Kasım 2010 Salı

Top 10 'da Bir Numara:ANGU(T)S:)


Kurban bayramı gelecek ,bayramda gidicez memlekete vs derken geldi çattı bayram.
Nasıl geçiyor henüz yorum yapmak yersiz olsa gerek.ilk gününde ilk anlarındayız lakin.
Telefona sabahın dokuzundan beri iyi bayramlar dilekleri gelmek de ,sürekli bir düşük model telefona geçtiğimden numaralarımın çoğunu yitirdim/aktaramadım bu sebeple
bayramımı kutlayan herkese burdan bir kez daha çok teşekkür ederim.
Ben de koç peşinde koşan tüm müslüman aleminin bayramını kutlarım:)

Bugün gazetede farklı bir haber çarptı gözüme.
Ben daha çocukken die gireceğim mevzuuya çünkü hakikaten ben daha çocukken salt dana vardı benim ilkokul yaşlarıma denk gelen kısımda bir deli dana çıkıvermişti.Deli dana bir cins hastalıktı kuduruvermişti danalarımız hepsi bu.

Şimdi ortalık iki ayaklı danadan geçilmese de, bu iki ayaklıların yediği naneler netice verdi,danalarında farklı bir türü olan "angus" danası çıktı başımıza.Bu anguslar uzun yıllardır var aslında fakat canım ülkemde bu sene moda oldu.Bu bayram top 10 da bir numara ANGUS!

Efendim bunlar ithal angus ve yurdum malı angus olarak ikiye ayrılıyormuş.

İthal olanlar Uruguay ve Avustralyada yetiştirilmekte olup insana ve kötü muameleye alışkın değillermiş.
Uzmanlar uyarıyor,iple çeken boynuzu yer diyorlar:D

Yurdum malı angutlar pardon anguslar ise biraz daha farklı , dayağa ve insana alışıkmış.herhangi bir uyarı yok.
Vur-tepele cumhur,danalar bizimdir!:)

Tabi netice olarak angus bile olsa hayvancıkların kesilmesine karşıyım!
Fakat bu da bir ibadet velhasılı tüm Müslüman Dünya'sının bayramı mübarek olsun.

Afiyet,bal,şeker ve löp löp et olsun :)

13 Kasım 2010 Cumartesi

Cumhur Bayrama Hazır..:)

Cumhur şaşırmış cumhur zengin cumhur çılgın.Ne diyeceğimi şaşırdım.Çünkü yalova daki halkın bugünki hal ve hareketlerini bir sözcük ile nitelendirmek imkansız.

Hani herşey çok pahalıydı hani hiç birşey alamıyordunuz.Ne alamaması utanmasalar mağazaları kökten satın alacaklar.Yalovada var olan hepi topu üç beş mağazanın hepsi bugün anababa günüidi.Bir de teyzeler inatçı..

Genç reyonlarından kendine uygun large ı bulacak diye ellerden çekiyorlar kazakları.Tezgahtaki large kazak çekele çekele olmuş 2xl!Teyzem hala dertli bu muymuş 2xl olamaz diyor.

Olmuş annecim görmüyomusun.Zaten burası genç reyonu senin işkembeyi sarmaz bu diyemedim tabi..Bizde halka uyum sağlayarak çekiştire çekiştire aradığımız kazağı kararsız bir teyzenin elinden çekmek suretiyle alarak,en seri halimizle kasaya yönelip olay mahallini kısa sürede terk ettik.

Tam bu esnada annem pazardan kereviz almamı söyleyince rotayı vurduk pazara.Kendimi kezban yollarda çeker gibi hissetsem de kalabalıktan bir başka kalabalığa itina ile ilerledik sevgili burçinimle.

Efendim pazar mahşer yeri.Sırf sebze meyve yada giyim kuşam kısmı da değil, züccaciyeci bile dolu.Yahu teyzem evdeki tencere tavayı da mı yeniliyorsunuz bayramda anlayamadım ki.Bodoslama daldık pazara.

Sağ yanıma el, sol koluma bir dirsek şeklinde uğradığımız tacizin hesabını bile yapamadık.Teyzeler iman gücüyle vuruyor çekil diye.Biz inatla yürümeye çalışıyoruz.
Herkesler kararlı,bugün bu alışveriş bitecek.

Bilmem pazarda ayılan bayılan oldu mu ama benim içim götürmedi onca hengameyi kerevizi alıp canımızı zor attık dışarı.

Ah cumhur yapma böyle daha bunun arifesi var..

Ben çarşı pazar performansımda hamlamış olsam da yalovanın genç yaşlı tüm halkı yüksek motivasyonla kurban bayramına hazır.

Göster gücünü Cumhur..:)

Herkese şimdiden iyi bayramlar..

7 Kasım 2010 Pazar

Radikal Pazar

Sınav dönemi aynı tempo devam ediyor.Aslında bende çok tempo söz konusu değil,sınavlarım günaşırı olduğu için.Bir gün çalışıp bir gün yatıyorum.Bu
sene gerçekten rahat bir sınav dönemi olmuş istatistik 3 lere..
Yayında yapımda emeği geçen tüm Esogü personeline teşekkürü borç bilirim.

Günlerdir öğlene kadar uyuyup,gün ışına çıktığımda üzülüp kendime sövdüğümden,Pınar'a beni uyandır sabahleyin diyerek dün gece geç saate kadar
oturdum.Sabah 7 idi uyanma vaktimiz.Evet Pınar uyanmıştı ama beni uyandırmak develere hendek atlatmaktan zor olduğu için ben sekizi 10 geçe civarı açtım
gözümü.Hemen yan sokaktaki fırına koşup sıcacık simitlerimizi aldım.Bir de gazete..

Köşeleri okumayı çok severim.Ve bu sebeple hep vatan gazetesi tercihimdi.Lakin son bir kaç haftadır gazetemi değiştirdim.Yeni değişimime adı gibi kendini
son dönemde yenilemiş olan ve tanıtım fiyatı sebebiyle cebe,yazıları sebebiyle akla,boyu sebebiyle de çantaya hitap eden o sevimli gazeteye
yatay geçiş yaptım."RADİKAL"

Zaten kaan sezyum okumak için özellikle internet sitelesini ziyaret ediyordum ama işin açıkçası ,gazete bayinde hiç elim gitmemişti bu küçümen
bilgi deposuna.Sonra bir gün boyu itibarıyla denemek istedim.

Ve fark ettim ki sırf boyunda değil içeriğinde de köklü değişimler yapılmış.
Ekleri zırva ziyan değil.Gerçekten okunası..

Köşe yazarları da azımsanmayacak kadar güzel yazıyorlar.Hele ki bi kitap eki var tüm hafta irdeleye irdeleye okuyorum.

Bugün de yaptığımız o mis kahvaltı üstüne,gazetemi sıcacık çayımla pazar günü sakinliğinde okudum.

Eklerimi günün akışına saklıyorum.Sıkıldıkça okumak hayli keyifli oluyor.
iyi Pazarlar..

3 Kasım 2010 Çarşamba

Minimini Bir Kuş Konmuştu..

Az çok beni tanıyan herkesin gayet iyi bildiği gibi abime çok feci düşkünümdür.Eskiden canım sıkılınca arayıp
dibine kadar geğik yapar kapardım telefonu.Böyle anlamsız konuşmalar geçerdi.Olsun geçsindi..

Bir de sağır sultanın bile duyduğu sinirim vardır benim.Abimin kıllaşmışsın gene melo diye tabir ettiği ki
genelde bu sinirim çok uzun sürmez, en çok bir saat.Ve o anlarda bana katlanabilen tek insan abimdir.

Arar envai çeşit şey anlatır.hepsinde terslerim ama en son gardım düşer başlarım gülmeye:)

Şimdi bu canımın sıkkın olduğu anda sanırım bi tek enom arasın isterdim.Böyle gereksiz geğik yapalım falan..
Ne hoş olurdu..

Birgün deselerdi ki melo enonu öle zurnanın zırt dediği yerde arayamayacaksın derdim ki hadi be ordan tırışkadan
laflar bunlar..

değilmiş maalesef.Enocum şuan bilmem kaç kilometrelerce uzağımda.İşin daha lanet yanı benim bi sabit hattım yok.
Faturalı hattım yurtdışına kapalı ve artttııı aveamda da kontörüm yok.Hadi bakalım..şimdi evde müzmincene oturma
zamanı..

Abimin bana farklı cümlelerle aşk ettiği o güzel müzikle kapatalım bugünümüzü;
minimini bir kuş konmuştu pencereme konmuştu:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...